Photo: TONY KARUMBA/AFP VIA GETTY IMAGE
Doğu Afrika’da yer alan Kenya’nın ilk jeotermal enerji araştırmaları, 1950’lerde açılan kuyu ile başladı. 1981’de Kenya, Dünya’nın derinliklerinde üretilen ısıyı kullanan ilk jeotermal santraline sahipti. Sonuç olarak bugün, Naivasha’nın Olkaria jeotermal enerji projesi tam güçte çalışırken 963 megavat elektrik üretme kapasitesine sahiptir.
Geçen yılın sonunda Kenya, dünyanın en iyi jeotermal enerji ülkeleri listesinde yedinci sırada yer aldı. Jeotermal, ülkenin toplam enerji üretiminin yüzde 47’sini oluşturuyor. Afrika’daki diğer jeotermal enerji üreticisi Etiyopya, 1998 yılında üretime başladı. Fakat Etiyopya, sadece 7,5 megavat kurulu güce sahiptir.
Birleşmiş Milletler’in Kalkınma Hedefleri kapsamında 2030 yılına kadar evrensel enerji erişimine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar Afrika’nın potansiyelini göstermektedir. Kıta nüfusunun kabaca yüzde 43’ü, yani yaklaşık 600 milyon kişi, elektriğe erişimden yoksundur. BM’nin yaptığı 2021 analizi, Afrika’nın enerji ihtiyacı için yeterli temiz enerji potansiyeli olduğu göstermektedir.
Doğu Afrika, temiz enerji üretmek için çok fazla jeotermal potansiyele sahiptir.
İklim Eylemi grubunun kurucusu James Mwangi, Afrika ülkeleri elektrik hedeflerine ulaşmak için doğa dostu enerjiye yönelirse, ön maliyetin 1,5 trilyon dolar olacağını ve fosil yakıtların gerektireceği 1 trilyon dolardan yaklaşık yüzde 50 daha fazla olacağını söylüyor. Ancak, daha düşük işletme ve bakım maliyetleri sayesinde, temiz enerji eninde sonunda kendini amorti eder. Dalberg analizindeki bir senaryoda, yenilenebilir ağırlıklı bir geleceğin, fosil yakıtların hala yoğun bir şekilde kullanıldığı bir gelecekte kırılması yaklaşık 13 yıl alacaktır.
“Afrika enerji erişim problemini yenilenebilir enerji stratejisiyle çok daha hızlı çözümleyebilir.”
Mwangi, “Afrika enerji erişim problemini yenilenebilir enerji stratejisiyle çok daha hızlı çözümleyebilir. Yani, dünyadaki en düşük enerji maliyetlerine sahip olabilir” diyor. Çünkü, İthal edilen fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında yenilenebilir kaynakların yerelleştirilmiş doğası, enerji güvenliğini ve bağımsızlığını da artırabilir.
Rift Sistemi sayesinde Doğu Afrika’da jeotermal enerji cazip bir seçenek olarak gözüküyor. Rüzgar ve güneş gibi jeotermal de karbondioksit yaymaz ve iklim değişikliğine bağlı değildir. Ancak jeotermal santralleri kurmak fazla maliyet ve özel uzmanlık gerektirmektedir. Uzun yıllara dayanan tecrübesi göz önüne alındığında, Kenya şimdi komşularına yardım ediyor. Anna Mwangi, “Bölgedeki ülkelere jeotermal potansiyellerini geliştirmelerine yardımcı olmanın bir yolu olarak teknik destek sunuyoruz” diyor. KenGen, Etiyopya ve Cibuti’de çok sayıda jeotermal kuyu açtı.
Kaynak: ScienceNews