1. Anasayfa
  2. DİJİTAL DÖNÜŞÜM

Dijital Dönüşümle Enerji Sektürü Nasıl Değişir?

Dijital Dönüşümle Enerji Sektürü Nasıl Değişir?
0

Büyük Veriler, Nesnelerin İnterneti ve Yapay Zeka… Tüm bu yeni nesil güçler, teknoloji liderliğinin dinamiklerini tam anlamıyla tersine çevirdi. Bilim ve teknolojideki gelişmeler ile sosyal ve ekonomik sistemler karşılaşırken, Stephen Jay Gould’un evrimsel biyoloji tanımında kullandığı “Kesintili Denge Teorisi” olarak adlandırılan duruma benzer bir eğilim görülebilir. Bu dengeye göre, uzun süre istikrarlı ilerleyen bir durum, aniden kök salıyor ve daha sonra yeni bir denge içine yerleşiyor. Ateşin bulunmasından köpeklerin evcilleştirilmesine, tarım tekniklerinin ortaya çıkışından daha modern zamanlara geldiğimizde Gutenberg’in baskı aracından jakarlı dokuma cihazına, kentsel elektrifikasyondan otomobile, mikroişlemcilere ve internet teknolojisine toplumsal ve ekonomik tarih boyunca benzer süreç hep yaşandı. Bu yeniliklerin her biri görece durgunluk dönemindeki toplumlarda ortaya çıktı ve ardından büyük çaplı bir bozulmayı da peşleri sıra getirdi.*

“Kesintili Denge Teorisi” günümüz ekonomisindeki bozulmayı düşünmek için yararlı bir çerçeve sunabilir. ABD otomobil teknolojisi 1956’daki eyaletler arası otoyol geçişinden bu yana nispeten durağandı. Şimdi Tesla, Uber ve benzer araçların eşzamanlı gelişleri bir karmaşa yaratıyor. Bu süreç bittiğinde yeni bir denge ortaya çıkacak. Sabit hat operatörleri cep telefonlarının ortaya çıkışı ile büyük oranda bozuldu ve bu da 2007’de iPhone’un piyasaya sürülmesi için gereken ortamı sağladı. Sonraki 10 yıl içerisinde de taşınabilir bilgisayarlar kişiler arası iletişimin doğasını değiştirerek yeni bir pozisyon almış oldu.

Dijital dönüşüm, artık kurumsal yönetim kurullarının gündemlerinde ve CEO’ların stratejik planlarının en tepesine yükselmiş durumda. Harvard’lı ünlü sosyolog Daniel Bell yıllar önce, kişisel bilgisayarların ya da internetin henüz olmadığı bir dönemde, Bilgi Çağı’nın gelişimini “Post-Endüstriyel Toplumun Ortaya Çıkışı” adlı eserinde öngörmüştü. Küresel ekonomide ortaya çıkan yapısal değişimi, Endüstri Devrimi’nin bir nevi “emri” üzerine yazdı. Daha sonraki 40 yıl içinde Moore Yasası’nın dinamikleri ve kişisel bilgisayarlar, veri tabanları, internet ve akıllı telefon ile ilişkili teknolojik gelişmelerin ortaya çıkışı ile birlikte, Bell’in öngördüğü üzere, 2 trilyon dolarlık bir bilgi teknolojisi endüstrisi yarattı.

Moore Yasası: Intel şirketinin kurucularından Gordon Moore’un 19 Nisan 1965 yılında Electronics Magazine dergisinde yayınlanan makalesi ile teknoloji tarihine kendi adıyla geçen yasadır. Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel bir gözlemdir.

21. yüzyılda, Bell’in dinamiği, büyük veriler, yapay zeka (AI), Esnek Bulut Bilişimi ve Nesnelerin İnternet’i (IoT) gibi yeni yıkıcı teknolojilerin kullanımıyla daha da hızlanmaktadır. Akıllı şebekeler bu teknolojilerin ilgi çekici bir örneği. Günümüzdeki milyarlarca elektrik sayacı, trafo, kapasitör, fazör ölçüm birimi ve enerji hattını içeren elektrik şebekeleri, belki de şimdiye kadar geliştirilen en büyük ve en karmaşık makine olarak görülebilir. Son 10 yıl içinde, şebeke alt yapısındaki çok sayıda cihazın güncellenmesi veya değiştirilmesi yoluyla bu değer zincirinin “algılanması” için toplam 2 trilyon dolar harcandı ve böylece hepsi makine tarafından uzaktan takip edilebilir hale getirildi.
Bir enerji şebekesi tam olarak akıllı şebekeler mantığı ile bağlandığında, hava durumu, yük ve üretim kapasitesi bilgileri yanında neredeyse gerçek zamanlı olarak her türlü aygıta ait çok miktarda verinin etkileşimlerini, ilişkilerini toplamak, değerlendirmek ve ilişkilendirmek için kullanılabilir. Sonrasında, şebekenin çalışmasını optimize etmek, operasyonun maliyetini düşürmek, esneklik sağlamak, güvenilirliği artırmak, siber güvenliğini sağlamlaştırmak, iki yönlü güç akışını etkinleştirmek ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için bu verilere yapay zeka algoritmaları uygulanabilir.

Burada oldukça erdemli bir döngü iş başında: Şebekeye bağlı müşterilerin, yerel enerji üretiminin ve depolama alanlarının ağa etkileri, yapay zeka için derin öğrenme algoritmalarını daha doğru hale getirerek daha verimli bir akıllı şebeke oluşturmak için kullanılabilir. Bu arada, büyük veri setleri şaşırtıcı derecede büyüyerek iş kararlarını da değiştirebilir. Tarihsel olarak baktığımızda, veri örnekleri üzerinde hesaplamalar yapıldı, istatistiksel yöntemler bu örneklerden çıkarımlar yapmak için kullanıldı ve çıkarımlar da iş kararlarını bildirmek için kullanıldı. Büyük veriler, tüm veriler üzerinde hesaplamalar gerçekleştirdiğimiz anlamına gelir ki bu da örnekleme hatası yok demektir. Bu durum, kendi kendine öğrenme algoritmalarını geliştirmek için makine ve derin öğrenmeyi kullanan ve daha önce ulaşılamayan bir hesaplama sınıfı olarak tanımlanabilecek AI yani yapay zekanın, kesin tahmin ve analizler yapmasını sağlayacak.

“Yapay zeka kullanımının kullanım alanları gün geçtikçe artıyor: Savunma, eğitim, finansal hizmetler, kamu hizmetleri, sağlık, imalat, petrol ve gaz, perakende, telekomünikasyon ve diğer tüm değer zincirleri bu dönüşümün etkisi altında.”

Sağlık hizmetleri: Hastalar ve tüm tıbbi cihazlar sensörler ile kontrol edilebilecek. Sağlık kayıtları sayısallaştırılacak ve sensörler nabız, kan kimyası, hormon seviyeleri, kan basıncı, sıcaklık ve beyin dalgalarını uzaktan izleyecek. Yapay zeka ile hastalık başlangıcı doğru bir şekilde öngörülebilecek ve önlenebilecek. Yapay zeka ile güçlendirilmiş tıbbi uygulamalar daha düzgün bir şekilde uygulanabilecek.

Petrol ve Gaz: Operatörler, üretim varlıklarını izlemek ve offshore petrol alanlarından raflara ulaşana kadar cihaz hatalarını öngörmek ve önlemek için yapay zeka kullanabilecek. Sonuç, daha düşük bir üretim maliyeti ve daha düşük çevresel etki olacak.

İmalat: Şirketler, envanter taşıma maliyetlerini ve üretim maliyetini düşürmek için öngörülü bakım yapmak ve ürün güvenirliğini artırmak için IoT özellikli envanter optimizasyonu kullanıyor; zamanında ürün teslimatı ve üretim verimliliği sağlamak için tedarik ağı risklerini hafifletiyor.

“Değişimin Yeni Motor Gücü: CEO’lar”

Bu teknoloji trendinin belki de en eşsiz yanı, dijital dönüşümün en üstten yönlendirilmesi; şahsen CEO tarafından zorunlu kılınması. Dünya, 70 yıllık bilgisayar kullanımında, vakum tüpünden transistöre, yarı iletkene, ana bilgisayardan minik bilgisayara, kişisel bilgisayara ve İnternet’e kadar ilerledi. Yazılım, müşteriye özel programlamadan tesis içi yazılımlara, paketlenmiş kurumsal uygulama yazılımına ve daha sonra bir yazılım olarak yazılıma (SaaS) hızlı şekilde yerleşen çözümlere dönüştü. Tüm bunların sonucu: Verimlilik ve karlılığın arttırılması, daha düşük bir işletme maliyeti ve ekonomik büyüme.

Son 30 yılda bu teknoloji benimseme döngüsüne çok fazla tanık oldum. Performans iyileştirme ve üretkenlik artışının sözü ile bu tür yenilikler IT organizasyonu aracılığıyla endüstriye tanıtıldı. Aylar ya da yıllar geçtikten, çoklu denemeler ve değerlendirmelerden sonra, her bir teknolojinin benimsenmesinden sorumlu olan yöneticilerin dikkatini çekti. Masraflar ve sonuç hakkında CEO’ya periyodik olarak brifingler verilmeye başlandı.
“21. yüzyıl dijital dönüşümü ile küresel şirket dönüşümleri, neredeyse her zaman, CEO tarafından başlatılıyor ve yönlendiriliyor. Vizyoner CEO’lar, bireysel olarak, ticaret tarihinde ve bilgi teknolojisi tarihinde benzeri görülmemiş olan bu muazzam değişimlerin motor gücü oluyor.”

Harvard Business School’dan Dr. Michael Porter, akıllı bağlantılı cihazların yeni dünyasının rekabetin temel dinamiklerindeki değişiklikleri temsil ettiğini düşünüyor. Porter, Nesnelerin İnterneti’nin yalnızca bir rekabet avantajı meselesi olmadığını ileri sürüyor ve vurguluyor: “Varoluşsal”. Cisco Systems’ten John Chambers’ın daha karanlık ifadesiyle ise bugünün işletmelerinin yüzde 40’ının önümüzdeki on yılda başarısız olacağı öngörülüyor; Yüzde 70’i dijital olarak kendilerini dönüştürmeye çalışacak, ancak yalnızca yüzde 30’u başarılı olacak.

Rekabetçi etkiler piyasa dışından oyunu sürdürüyor. Otomobillerde, Tesla’yı tekerleklerdeki IoT olarak düşünün. Tesla’nın piyasa değeri, General Motors’unki ile neredeyse aynı. Tesla, araçlarından terabayt veri toplar, tahmini bakım ihtiyacı, kendinden sürüş yetenekleri ve sürekli sürüş deneyimini geliştirmek için bu verileri kullanır. Sürüş mesafesi ne kadar fazla olursa, Tesla o kadar fazla veri toplar ve rekabet gücü de o kadar çok artar. Bir tüketici 8 dakika içinde şirketin web sitesi üzerinden yeni çıkan Tesla modelini yapılandırabilir ve satın alabilir. Bir başka örnek olan Amazon; dijital olarak perakende sektörünü veri, yapay zeka ve ağ etkileri ile dönüştürüyor. ABD’deki e-ticaret pazarındaki payı yüzde 34 ve 2021 yılına kadar yüzde 50’ye yükseleceği tahmin ediliyor.

Tüm bu gelişmelerin ışığında, bazı ileri görüşlü CEO’lar kitaplarını yenilemeye çoktan başladı. Paris’te bulunan enerji şirketi Engie’nin CEO’su Isabelle Kocher, şirketin dijital dönüşümünü hızlandırmak için özel bir ekip kurdu. Hep birlikte, dijital değer yaratma konusundaki beklentilerini içeren hedef ve stratejilerini güncellediler. Çalıştığımız diğer CEO’lar da yatırımlarını yeniden tahsis etmek için “ne varsa” kullanıyor, en üst düzey dijital görevli gibi roller üstleniyorlar.

Apple, Tesla ve Uber gibi şirketlerdeki CEO’lar, dijital yenilik konusunda önyükleme kampları ile yürütme perspektiflerini yeniden düzenliyorlar. Ayrıca, en iyi uygulamaları paylaşmak ve ilan etmek için şirket ve endüstri sınırlarına ulaşıyorlar. Önde gelen endüstri CEO’ları, IoT ve AI’ya dayanan “Dördüncü Endüstriyel Devrim” konusunda merkezi hükümete tavsiyelerde bulunmak için çalışma grubu oluşturdu. Pek çok enerji, sağlık, imalat, akıllı şehirler ve ulaşımda yer alan şirket “Siber Fiziksel Sistemler” in kabulünü hızlandırmak için “Endüstriyel İnternet Konsorsiyumu”nu kurdu.

Dijital dönüşüm, kapsamlı bir değişimle ilgilidir. Ürünlerin nasıl tasarlandığı, üretildiği, satıldığı, teslim edildiği ve servis edildiği ile ilgili her şeyi değiştirir ve CEO’ları şirketlerin, yeni iş süreçleri, yönetim uygulamaları ve bilgi sistemleri ile nasıl çalıştığını yeniden düşünmeye zorladığı gibi, müşteri ilişkilerinin doğasıyla ilgili her şeyi de yeniden düşünmeyi ve planlamayı gerektirir. Benim tavsiyem, bu konuda sürekli olarak, yönetim kurulları ile konuşması ve tüm şirketin seferber olması gerektiği yönünde. Tehlike varoluşsal. Bu dönüşüm Yönetim Kurulları’nın henüz gündemlerinde değilse, yanlış gündemleri var demektir. CEO’unuz, dijital kesinti ortamında işletmenin nasıl hayatta kalacağı hakkında konuşmuyorsa, bu iş için yanlış kişiye sahipsiniz demektir: Bu kadarı aşırı gibi gelebilir, ama değil!

Son derece yıkıcı bir dönüşüm sürecine girdiğimiz açıkça ortada. Kendilerini dönüştürmeyen birçok işletme kaybolacak. Fakat en başta belirttiğimiz evrimsel türleşmede olduğu gibi, birçok yeni ve beklenmeyen girişim ortaya çıkacak ve mevcut olanlar yeni iş modelleriyle dönüştürülecek: “Varoluşsal tehlikeler, yalnızca yeni fırsatlar tarafından aşılır.”

Kaynak: www.mckinsey.com
“Why digital transformation is now on the CEO’s shoulders”  Yazar: Thomas M. Siebel Çeviri: TENVA
Thomas Siebel, C3 IoT’nin Başkan ve CEO’su. 1993 yılında Siebel Systems’i kurdu ve şirketin Oracle tarafından satın alındığı 2006’ya kadar CEO’su ve Başkanı olarak görev aldı.

*”Bu yazı Enerji Panorama dergisinin Şubat 2018 tarihli sayısı için özel hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Türkiye Enerji Vakfı’na aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.